堺 - Sakai

Bugün (20 Kasım 2010) tam anlamıyla fevkaladenin fevkindeydi. Osaka eyaletine bağlı, yerimizden yurdumuzdan yalnızca 20 dakikalık mesafedeki Sakai şehrine gittik. Gitmeden önce ufak bir araştırma yapmıştık tabi. Bu şehir, Japonya'nın tarihi en geriye giden şehirlerinden biri ve aşağıdaki fotoğraflarda da gördüğünüz gibi, ne işe yaradıklarını aşağıda açıklayacağımız anahtar deliği şeklinde bir çok adacık inşa edilmiş burada vaktiyle (M.S. 3. yy.-7. yy. arası).  

Sakai şehrinin uydu görünümü (Büyük halini görmek için resmin üzerine tıklayın)

Çok kısaca tarihine değinelim: Esasen balıkçılıkla uğraşan küçük bir sahil köyü iken 3. yüzyılda önce Kore'den ve sonra Çin'den geliveren gemiler sayesinde ticaretle tanışan bu kent, aniden ve hızlı bir şekilde gelişmeye başlayarak feodal Japonya'nın en önemli kentlerinden biri haline gelmiş; meşhur "Çay Seremonisi" de dâhil olmak üzere Japon kültürüne birçok önemli katkılarda bulunmuş. Bunu sağlarken ölen ve tanrı olarak gördükleri imparatorları için ise mezar olarak resimde gördüğünüz adaları inşa etmişler. Bu adalara "kofun" deniyor ve tüm Japonya'da bunlardan binlerce bulunduğu söyleniyor.

Mezarın etrafındaki yönlendirme tabelalarından biri.
(Büyük halini görmek için resmin üzerine tıklayın)

En üstteki uydu fotoğrafının ortasında görünen kofun, Keops Piramidi'nin hemen ardından, dünyada bir insan için yapılmış en büyük mezar olarak literatüre geçmiş. Japonya'nın Budizm'le tanışmasının hemen öncesinde Tanrı-Kral Nintoku için yapılmış olan mezar Nintoku Kofun veya Daisen Kofun olarak anılıyor. İkinci resimdeki yönlendirme tabelasından ise çevresinin 2.850 metre, dolayısıyla yüzey alanının ise kabaca 500  dekar olduğunu öğreniyoruz.

 Sakai'de inşa edilmiş kofunların hepsi bir arada.
(Büyük halini görmek için resmin üzerine tıklayın)

Sakai kenti Türkiye'de olsaydı, bir Büyükşehir Belediyesi olurdu. Nüfusu 1 milyonun üzerinde olan bu kentin göbeğinde neredeyse bin dönümlük araziyi bu kofunlar kaplıyor ve bunların çevreleri tel örgüler ve çitlerle çevrilmiş olarak 24 saat bekçilerce korunuyor. Örneğin büyük kofun'un bulunduğu adaya tam 300 yıldır tek bir Allah'ın kulunun ayak basmadığı söyleniyor. Böyle devasa bir ormanlık ve sulak arazi, ilginç şekilde 1 milyonluk sanayi kentinin göbeğinde yabanıl hayat alanı oluşturuyor. Burada, özellikle Daisen Kofun'un dış hendeği civarında çektiğimiz doğa fotoğraflardan bazıları:

Büyük hallerini görmek için resimlerin üzerine tıklayın:
                                    
                                    
                                             
                                                      


Burası hakikaten çok ilginç bir yer. Resimlerde görülen adalar, İmparatorluk ailesine ait (Japon İmparatoru Akihito, şu anda dünyada "İmparator" titrini taşıyan tek devlet başkanı) ve "İmparatorluk Hanesi Ajansı" denen bir dairenin uhdesinde. Her ne kadar akademik olarak bu adaların birçoğunda kimlerin gömülü olduğu belirlenmemişse de, İmparatorluk Hanesi Ajansı, İmparatorluk ailesi ecdadının medfun olduğunu iddiayla ve ruhlarının huzuru açısından bu mezarlarda turizm ve arkeolojik kazıların yapılmasına izin vermiyor. Yalnızca 2008 yılında 17 kişilik bir arkeoloji heyetine küçük bir kofun'un mezar odasında sınırlı bir araştırma yapabilmeleri için izin veriliyor. Birçok arkeolog bu duruma kızgın ve Japon İmparatorluk ailesinin "kutsal kökenlerini tehlikeye atacağını düşündüğü için bu akademik çalışmaları engellediğini" düşünüyorlar.

Önde Gözde ve arkada küçük bir kofun 
(Büyük halini görmek için resmin üzerine tıklayın)

Bir üstteki fotoğrafta, arkaplanda bir kofun görüyorsunuz. Japonlar için kurallar çok önemli. Örneğin, arkadaki kofuna girmenizi engelleyen tek şey bir dikenli tel ve üzerinde bulunan bir uyarı levhası. Hiçbir Japon'u bu küçük kofun'un yanında yöresinde göremedik ama biz doğrusu biraz gözümüzü kararttık ve en azından mezarın bulunduğu küçük adaya ayak bastık.

Evren mağrur bir kumandan edasıyla kofun'a çıkar
(Büyük halini görmek için resme tıklayın)

Büyük Nintoku kofun'unun girişinin olması gereken yerde (yani anakhtar deliğinin en alt noktasında) şu anda bir şinto açık hava ibadet yeri ve bir kaç gönüllü amca-teyze duruyorlar. Özellikle Türkiye'den geldiğimizi öğrendiklerinde son derece mutlu oldular. Burada neredeyse sayısız defalar karşılaştığımız bir şey bu. Türkiye'yi tanıyorlar ve Türkleri çok seviyorlar. Her iki ulus da belki nedenini bile bilmediği bir sevgi besliyor birbirine. Belki de bunun nedeni, Orta Asya steplerinde başlayan ve biten uzak akrabalıktır, kim bilir...

Anahtar deliğinin en alt noktası: Torii denen kapı şeklindeki Şinto tapınağı ve 
hemen ötesinde iç çeper
(Büyük halini görmek için resme tıklayın)


Gönüllü rehberimizle
(Büyük halini görmek için resme tıklayın)


 DEVAMI GELECEK...