15. 犬鳴山 - Inunakisan

犬鳴山 - Inunakisan

Turunclar

Harikulade bir Aralik gunu yaklasik yarim saatlik mesafedeki Inunakisan'a gittik. Burasi, eski bir Sinto mabedine ev sahipligi yaptigi gibi ayni zamanda Sinto dininin hac mekanlarindan biri.

Kis Cicegi

Inunakisan'a gitmek icin binmemiz gereken otobus Izumisano Istasyonu'ndan kalktigi icin, istasyona kadar yaklasik on dakikalik bir yolu bisikletle gittik. Yolda Japon kirsalindan manzaralar yakalama sansimiz da oldu.

Lahanalar

Neredeyse her evin onunde, ardinda, yaninda, yoresinde tarlalar ve bu tarlalarda yeri gelip de seksenlik doksanlik nineler, dedeler gormek kacinilmaz. Topragi cok seviyorlar ve tarlalarini bile duzenli bir sekilde, estetik kaygilarla ekiyorlar. Yabani bir cicegin bile gelip o tarlanin kiyisina kendiliginden yerlesmemis olmasi, birilerinin onu bir yerlerden getirip tarlanin kenarina tutturmus olmasi kuvvetle muhtemel.

Aynalar

Ozellikle kor noktalarda, virajlarin, ev, bahce duvari gibi ozel mulkle veya buna benzer yapilarla guvensizlestigi noktalarda, istisnasiz aynalar konulmus. Boylelikle sizin yolunuzla kesisen yollardaki araclari veya yayalari onceden gorebiliyorsunuz.

Bir yol ustu tapinagi

Japonya'da tapinaklarin dinin kendisinden daha yaygin oldugunu soylemek yanlis olmaz. Hatta Sinto dininin 8 milyon tanrisi oldugundan bahsedilir ki, bana kalirsa bu rakam tum ulkede bir tek dine hakkiyla inananlarin sayisindan cok daha fazladir. Yakin zamanda tanisip sohbet etme sansini buldugum bir Budist rahibiyle beraber et yiyip sake yudumlarken, evli oldugunu ve kendisinin de diger tum Japonlar gibi bir yandan Sinto dinine de inandigini ogrendim. Bunlarin hepsi esasinda, en azindan benim bildigim kadariyla, Budizm'in yasaklari kapsamina girse de burada rahiplik din adamligindan cok, babadan ogula gecen, patriarkal bir meslek olarak goruluyor, daha ziyade.

Japon bahcesi

Daha once de bir yerlerde yazdigimiz gibi, Japonlar evlerinin onunde kucuk de olsa bir bahce duzenliyor ve bakimina buyuk ozen gosteriyorlar. Hemen hemen her evin onunde boyle bahceler varsa da, elbette bazilari daha buyuk, gosterisli veya bakimli oluyor. Japonlar icin bahce bakimi cogunlukla bir hobi; bircogu kendi bahcesinin duzenlemesini, bakimini, budamasini kendisi yapiyor. Bir kismi da elbette profesyonel bahcivanlara periyodik bakimlar yaptiriyor.

Halk otobusu

Temel ulasim araci elbette sehir merkezinde metro, banliyolerde tren, sehirlerarasinda ise hizli tren ve hava yolu. Otobusle ulasim yok denecek kadar az, oldugu yerlerde de temel amaci, insanlari dag, tepe, koy, orman gibi demir yolunun olmadigi yerlere goturmek.

Dag basini duman almis...

Birkac kilometre uzunlugundaki dag yolunun hemen basinda ve yol uzerinde muhtelif noktalarda tuvaletler yerlestirilmis oldugundan ve bu tuvaletler temiz ve son derece bakimli oldugundan, doganin bu reddedilemez davetine icabet etmek mecburiyetindeki Japonlar dogaclama yapmak zorunda kalmiyorlar...

犬 鳴

Dag patikasinin baslangici yukarida gorulen nokta. Yolun basindaki tasin uzerindeki Cin karakterlerine (Kanji) dikkat edilirse 犬 (okunusu いぬ - inu) kopek, 鳴 (okunusu な - na veya なき - naki) zil veya ses anlamina geliyor. Bunlarin sonuna getirilen 山 (Japon okunusu やま - yama, Cin okunusu さん - san) ise dag anlamina geliyor. Dolayisiyla Kopek Sesi Dagi; nedenini bilemiyoruz. Kanji hakikaten zor zanaat. Ona ileride bakacagiz.

Kopru romansi

Bahce sanatinin ayrintilarina iliskin bir basligi cok yakinda acacagiz. Ancak su kadarini burada belirtmekte fayda var, kopruler, kayalar, tas duvarlar ve dokulen sonbahar yapraklari, bir peyzajin birbirini tamamlayan birimleri olarak dusunuluyor. Tamamen rastgele konmus gibi gorunen kayalar, uzun bir planlama evresinin ardindan, Japonlarin "denge" dedikleri ancak zorunlu olarak simetrik olmayan (hatta cogu zaman asimetrik olan) bir estetik anlayistan besleniyor. Daha temel Japon alfabesi olan ve Japonca ogrenen herkesin Kanji'den once ogrenmesi gereken fonetik alfabeler hiragana ve katakana harflerini yazarken bile, falanca cizgiyi filancadan once ve hafif bir egimle cizmek gerektigini, cunku bunun yaziyi daha "dengeli" kilacagini soylerler. 44 cizgiden olusan bir kanji'nin diger farkli kanjilerle bir araya geldiginde ne anlama geldigini ve muhtemelen uc veya dort farkli okunusunu ogrenmek yeterince kolaymis gibi bir de bunu "denge"yi korumak adina hangi sirayla yazmak gerektigini ogrenmek uzun omur gerektirdiginden Japonya dunyanin yasam beklentisi en yuksek ulkesidir.

Aydinlanma

Inunakisan'in yamaclarinda ruhsal bir aydinlanma veya ona benzer birsey yasamak mumkun olabilir ancak Hollywood etkisi ile olsa gerek bu ruhsal aydinlanma bizde dogrudan motor noronlari harekete gecirip bir Karate Kid efekti olusturdu...

Sicim teorisi

Elbette Japonya'da ortalama omrun bu kadar uzun olmasinin nedeni yalnizca "Kanji" olamaz (aslinda Kanji egitimi omru kisaltan bir etmen bile olabilir). Bir diger neden, daha olasi bir neden, elbette Japonlarin doga ile ic ice nasil yasanacagini biliyor olmalaridir. Belli bir yukseklikten dokulen akarsuyun sicimlerden ibaretmis gibi gorunmesi, bir goz (ya da daha dogru ifadeyle bir objektif) yanilmasi olabilecegi gibi, kimbilir bir Birlesik Alan Teorisi'nin yani Sicim Teorisi'nin kendini ortaya koyma bicimi de olabilir. Iste bu, aydinlanma degilse, ona benzer bir seydir...


Tas ve Su

Daha yukarida tapinaklari sulayip gelen su, kayalrin arasinda dogaya can veren bengisu gibi duru ve parlak akiyor. Su, tum milletlerin esatirinde onemli rol oynuyor. Japonlar, ornegin, akintiya karsi yuzen bir alabaligin gittikce guclenerek, sonunda kutsal bir varliga, bir ejderhaya donusecegine inaniyorlar. Bu dusunceye gore, kaosa egilimli kainatta duzene yonelik her bilincli eylem aydinlanmaya yaklasan bir adimdir. Bunun belki tek istisnasi su olabilir. Kaosa dogru aksa da, su aydinlanmadir. Tas potansiyeli, durgun ve ickin enerjiyi temsil eder; su ise hareketi ve dinamizmi.

Her neyse, buraya kadar birseyler yazabilmek icin kastirdik durduk. Bundan itibaren, sizleri fotograflarla basbasa birakiyoruz:


Takoyaki